Rönesans Holding Genel Merkez İstanbul Ofisi

Tasarımcılar, projeyi anlatıyor:

Günümüzde, çalışanlar işyerlerinde temel ihtiyaçlarının yanında psikolojik ihtiyaçlarının da karşılanmasına önem vermektedirler. Kullanıcıların nasıl, ne zaman, nerede ve kiminle çalışacaklarını seçebilme olanağı sayesinde verimliliğin ve aidiyet duygusunun arttığı araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bunun yanında betonlaşmış kentlerin ortasında konumlanmış çalışma alanlarına yeşil alanların eklenmesi ile stresin azaldığı ve işgücü refahının arttığı gözlemlenmiştir. Şirketler yeni yetenekleri çekmeyi, çalışanların verimliliğini ve üretkenliğini arttırmayı hedefliyor ise çalışan deneyimini iyileştirmek için yeni nesil ofis tasarımına öncelik vermelidir. 

Kontra, proje sürecinde biyofilik yaklaşıma sahip yeni nesil ofis tasarımı kavramına ve çalışan motivasyonuna odaklandı. Çalışanların kendilerini rahat ve huzurlu hissederken verimli olabilecekleri, ofis içi sosyalleşmeye ve farklı atmosferlerde çalışılmasına olanak sağlayan alanlar kurgulandı. Bu alanlar üretkenliği ve yaratıcılığı geliştiren, ekip çalışmasını ve ekip motivasyonunu arttıran açık ofisler, iletişim platformları, sosyal ve dinlenme alanları gibi alternatif mekanlardan oluşuyor.

İnsanın doğa ile koparılamaz bağları olduğu herkes tarafından bilinse de günümüzdeki yapıların çoğu biyofilik açıdan eksiktir ve beraberinde birçok olumsuzluk getirir. Özellikle, modern hayatın getirmiş olduğu ‘’yapay’’ alanlarda yaşama gerekliliği, doğaya daha fazla ihtiyaç duyulmasına neden oluyor. Araştırmalar, doğadan ilham alan mekanların, kentsel ortamlara göre daha düşük ‘’gerilim, kaygı, öfke, yorgunluk, ve stres’’ gibi psikolojik unsurlara sahip olduğunu ve daha fazla duygusal restorasyon sağladığını bildirmiştir. Kontra, bu farkındalık ile projenin tasarım sürecinde biyofilik tasarım anlayışını benimseyerek, kullanıcılarını beton temelli şehir hayatının stresli çalışma ortamından uzaklaştıran, doğaya daha yakın hissedecekleri, aynı zamanda da yaratıcı konsantrasyonu arttırmaya yönelik, üretkenliğe ve verimliliğe katkıda bulunan çalışma alanları yarattı. İç mekanda doğadan ilham alan dokular, renkler, formlar, malzemeler, doğal bitkiler ve doğa esintili sanat eserleri kullanılarak ilgi çekici, sıcak, ilham verici ve doğa dostu çalışma alanları yaratıldı. Doğanın iyileştirici gücünü, kurulan bu dolaylı imgeler sayesinde kullanıcılara hissettirmek amaçlandı.

Katlarda her şirkete özel açık kapalı ofisler, toplantı odaları ve çalışanların sosyalleşebileceği kitchenette ve ortak alanlar yer alıyor. Çalışanların diğer takım arkadaşlarıyla sosyalleşmesi ve ortak çalışma alanlarına sahip olması çalışan verimliliğini arttırır. Kullanıcılar farklı görev türleri üzerinde çalışırken hareket ettiklerinde, daha fazla insanla etkileşim kurma, onlardan öğrenme ve paylaşma fırsatlarına sahip olurlar. Ofislerde çeşitli çalışma alanları bulunması motivasyonun artmasına yardımcı olurken aynı zamanda çalışanları daha fazla hareket etmeye ve daha az hareketsiz çalışmaya da teşvik eder.

Projede odaklanma alanları oluşturmak, açık ofislerde çalışanların dikkat dağınıklığını ortadan kaldırmak ve konsantrasyonu arttırmak için özel ve resmi telefon konuşmalarını yapabilecekleri telefon kulübeleri, resmi görüşmeler için özel toplantı odaları ve sessiz alanlar yer alıyor.

Bunun yanında Kontra, sanat eserlerinin zihinde bir mola vererek odaklanmayı ve motivasyonu geliştirdiğinin farkındalığı ile her katta farklı bir konsept kurgulayarak Rönesans’ın ‘’zirvede olmak’’ yaklaşımını genç sanatçıların işleri ile projeye yansıttı.

7 ayda tamamlanan bu süreçte Kontra; Col Lab Studio, Ege Carpets, Kibrid, Mosa Tiles, Foscarini, Petite Friture, On-Off Lighting Design ve Tepta ile iş birliği yaptı.