Muğla Fuar Merkezi
Team Fores Muğla'da tasarladığı Fuar Alanını anlatıyor:Muğla şehri, geliştirmekte olduğu kent politikaları doğrultusunda, yalnızca yaz turizmine hizmet eden bir şehir olmaktan sıyrılarak, doğal, kültürel, tarihi ve mevcut diğer potansiyellerini ortaya koymayı; özellikle de Muğla şehir merkezinin, kentin Bodrum, Marmaris, Fethiye gibi popüler diğer ilçelerinin gölgesinden sıyrılarak kendi özgün kimliğiyle tanınmasını ve bunun getirilerini değerlendirmeyi planlamaktadır. Bu amaçla kentteki ticari hareketi arttırmak ve Muğla'yı daha görünür kılmak amacıyla yapılacak olan bir fuar alanının Muğla Ticaret Odası ve başka fonların da katkısıyla kent hayatına kazandırılması düşünülmektedir.
Bu bağlamda, duruma ve arsaya dair şu iki önemli sorunun yanıtları projeyi şekillendirecek en temel noktaları işaret etmekteydi: Muğla'nın, Ege'nin mevcut ticari potansiyeli ve fuar konusunda Türkiye'nin belki de en nostaljik ve deneyimli kenti olan İzmir'e olan yakınlığı düşünüldüğünde salt fuar için yapılacak bir yapıya bu kentin ne kadar ihtiyacı bulunuyor? Fuar için tahsis edilen arsa, konvansiyonel anlamda yapılacak bir fuar tesisi için ne kadar elverişli?
Muğla Kent Platformu ve Fuar Merkezi projesi, medeniyetlerin beşiği Muğla ilinin girişinde bulunan Menteşe bölgesinde, Akçaova'nın hemen bitiminde yer alan ve kent merkezine sadece 4 km uzaklıkta bulunan bir alan üzerinde tasarlandı. Oldukça eğimli ve dağlık bir yapıda olan 82.000 m²'lik arazide, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü'nün tahminlerine göre yaklaşık 10.000 adet ağaç olduğu biliniyor. Arazinin en alt ve en üst noktaları arasındaki kot farkı ise 42 m'dir. Tüm vadi ve Akçaova, arazinin tepe noktasından enfes bir seyir keyfi verirken, Milas yönünden gelen günde yaklaşık 40.000 araç Muğla'ya girmeden önce son olarak bu tepe noktası tarafından karşılanıyor.
Arsa, doğal yapısı itibariyle konvansiyonel bir fuar merkezinin yapılmasını neredeyse imkânsız kılıyor. Çok yoğun ağaç dokusu ve %10-15 arasında değişen eğimi ile bu alanda büyük düzlüklerin yaratılması, hem zemin işlemleri açısından büyük bir maliyet gerektiriyor, hem de büyük bir ağaç katliamı yapılması anlamına geliyordu. Bu nedenle bölgede konvansiyonel anlayışla yapılacak her proje, doğal denge ve düzene, bodur çam ağaçlarının sürekliliğine ve Muğla'nın geleneksel, korumacı kimliğine bir başkaldırı olacaktı.
Kullanım açısından bakıldığında ise, tek fonksiyonlu olarak düşünülecek bir yapının Muğla'da yapılması öngörülebilecek fuar etkinlikleri düşünüldüğünde yılın ortalama 30-45 günü aktif olarak kullanılabileceği, geri kalan zamanlarda ise atıl kalacağı açıktı. Bu durum, projenin hem arsası hem de kullanımı açısından farklı açıdan ele alınmasını gerektirdi. Kentin önemli bir noktasında, Menteşe Dağı eteklerinden Akçaova yönünde vadiye ve muazzam bir doğal peyzaja açılan, kente girerken insanları karşılayan, Muğla halkı için ise yeni bir kamusal alan niteliği taşıyan bir proje tasarlanmalıydı.
Bu bakış açısıyla fuar, dışa dönük ve çok amaçlı kullanılabilecek bir mekânsal dile dönüştürüldü. Bu büyük kütleyi yaşatmak için de, açık alanları ve rekreasyon kullanımlarını barındıracak bir kent platformu yaratıldı. Bu durum projenin daha çok kamusal katılımı sağlayacak bir tavırla hazırlanmasını sağladı. Çünkü Muğla'da bu anlamda iç-dış bütünlüğü olan ve kentlilerin buluşma, toplanma ve diğer sosyal ihtiyaçlarına çare olan başka bir yapı bulunmuyordu.
Platforma katılım hem yaya olarak, hem de araç ile mümkün kılındı. İklim verilerinin belirleyiciliğinde, meydan (+682,00), hem çok amaçlı kamusal mekânla buluşturuldu hem de bir alt kotta (+676,00) günlük sosyal hayatın devamlılığını sağlayan toplanma mekanlarına, restoran, ve dükkanlara bağlandı. Fuar merkezi ve binanın işlerliğini sağlayacak olan ofisler, iç bahçeye bakacak şekilde yine bu kotta (+676,00) yerini aldı. Arsanın geri kalanının doğal dokusuyla birlikte bir kent parkına dönüşmesi hedeflendi.
Konumu ve arazinin getirileri sebebiyle burada hayata geçirilecek yapının, bir nirengi noktası yaratması, en ekonomik şekilde uygulanması, Türkiye'deki yaygın vandalist inşaat anlayışına karşı protest bir kişiliğe sahip olması ve kente yaklaşan herkese sessizce kucak açması hedeflendi. Serenite olgusu ile yapı, dağın eteğinde, üzerinde, içinde ya da merkezinde değil, her yerinde kurgulandı. Yalnızca 400 kadar ağacın taşınması ile yapılacak kent platformu ve ilişkili kent parkının da doğal ve yarışmaz tavrıyla, proje sürdürülebilir ve yalın bir biçimde planlandı. Binanın her haliyle Muğla'yı en iyi şekilde temsil etmesi, kentlinin ihtiyacına cevap vermesinden öte, halkın oraya gitmek için bahane üreteceği bir yapı olması hedeflendi.