Ofisin Diğer Projeleri
İlgili Projeler

1. Ödül, Türk Ekonomi Bankası (TEB) İzmir Bölge Müdürlüğü Mimari Proje Yarışması

Tansel Korkmaz, 'Görünmeyenin Restorasyonu' isimli makalesinde projeyi şöyle anlatıyor:

Görünmeyenin Restorasyonu
Tansel Korkmaz

İzmir, 18. yy'ın ortalarından beri, sadece Anadolu'nun değil, aynı zamanda tüm doğu Akdenizin çok önemli bir limanı oldu. Bu gün hâlâ izlerini takip edebileceğimiz kozmopolit kent yapısını da bu konumuna borçludur. Bu yapıda Levantenle hem sosyo-kültürel hem de ekonomik alanlarda çok önemli bir rol üstlendiler. 19. yy'da Konak Meydanı bu kozmopoliten kültürün sergileme mekânıydı. Cumhuriyetin kuruluşundan hemen sonra, Banca Commerciale İtaliana İzmir'de bir şube açmaya karar verdiğinde yerel ve uluslararası bankaların çoğunun bulunduğu bu meydanı seçti. İtalyan mimar Mongeri tarafından 1928'de yapılan bu yapı, 1979 senesine kadar bir banka olarak işlev görmeye devam etti.

Bina, 1988 senesinde TEB (Türk Ekonomi Bankası) tarafından satın alındığında harap durumdaydı. Son 10 sene zarfında üzerinde hoyratca değişiklikler yapılmıştı. TEB, 1998 yılında, harabe halindeki bu yapının restorasyonu ve yeni bölgesel genel müdürlük binasına dönüştürülmesi için uluslararası bir yarışma açtı. Yarışmayı Kreatif Mimarlık kazandı. Bu noktada, Anıtlar Genel Kurulu'nun yapıyı '1. derece tarihi eser' olarak onayladığını, dolayısıyla tasarım müdahalesinin bu çerçevede yapıldığını vurgulamak süreci daha iyi anlamak açısından önemli.

fetiş veya fantazi olarak tarihi bina:

Restorasyon mimar için hep bir enigmaya işaret eder: nesne/tarihi bina geçmişin/Diğeri'nin alanındadır. Restorasyon praxis' ini salt teknik bir zeminde temellendirme çabaları onu 'uzmanlık' zırhıyla donatmak demektir ki bu da enigmayla başetmenin modern bir stratejisi olarak yorumlanabilir. Aslında praxis' in kalbinde tarihi bir yapı değil, geçmişin/Diğerinin varlığı vardır: başka bir deyişle artık yok olan bir varlık, yokluğun varlığı: enigmanın kaynağı da buradadır. Geçmişin/Diğerinin izi olarak tarihi bina varoluşla ilgili derin bir sorgulamayı kışkırtır zihinlerde: "ben geçmiş/Diğeri için neyim, Diğerinin yokluğu karşısında benim varlığımın sınırı nedir, Diğerinin bakışında benim varlığımın anlamı nedir?" Tarihi bina her zaman geçmişin gölgesi altındadır, geçmişin hayaletlerinin uğrak yeridir, tekinsizliği buradan kaynaklanır. Bu tekinsizliği ve kaybolmuş 'orijinal' imgesiyle mimarı cezbeder. Bu kayıp/yokluk duygusu öznenin arzusunu kışkırtır, bütünleme/tamamlama talebini harakete geçirir : kayıp olanın restorasyonu. Bu durumda özne ya orjinal imgeyi bir fetiş haline getirerek kaybını telafi etmeye çalışır: tarihi binayı kayıp geçmişin yerine koyarak kaybı inkar etma çabası. Ya da geçmişin/Diğerinin bir izi olarak tarihi bina bir fantazi alanı olarak belirir öznenin : öznenin/mimarın benliğindeki bastırılmış olan(lar)ı görselleştirilme alanı. Böylece öznenin boyun eğdirme, sahiplenme ve ehlileştirme hislerini kışkırtır: eksiklik endişesinin harakete geçirdiği tamamlık/bütünlüğe duyulan arzuyu. Restorasyon bu iki durumda da, fetiş veya fantazi olarak, telafi veya arzu nesnesi olarak, öznenin narsistik bütünlüğe ulaşma arayışıyla ilgilidir.

İlk durumda restorasyon, 'orijinal' imgenin yerine, sadık ve ayrıntıcı bir takıntıyla 'tıpkısının aynısını' yeniden üretme çabasıdır. Yapının/nesnenin asli ve tesadüfi özellikleri arasındaki farklar ya da elde olan ile olabilecek olan (potansiyeller) arasındaki gerilim gibi içsel özelliklerini kavrama kaygısı yoktur. Bu durumda parodoksal olan restorasyonun kayıp yapının yerini doldurmak ve bütünlük/tamamlık talebini gidermek yerine kayıp ile yerine konan arasındaki farkı çaresizce belirginleştirerek, 'orijinali' iyice ele geçirmez kılması ve geçmişin karanlığının derinliklerine itmesidir. Tarihi yapının bir fantezi alanı olarak görülmesi ise mimarın Diğeri/geçmiş üzerindeki sahiplenme hissini alevlendirir. "Zamanın gerektirdikleri" veya "profesyonel özgürlük" adı altında yapılan bu müdahaleler, aslında öznenin/mimarın kendini tasdik etme (self-affirmation) denemeleri veya kendi isteklerine düşkünlüğünü (self-indulgence) 'kolektif' bir amaç adı altında gerçekleştirmesidir. Bu anlamda, restorasyon, bir şiddet veya öznenin kendini Diğeri üzerine empoze etmesi olarak da görülebilir.

İki durumun da ortak noktası motivasyonlarının öznenin narsistik bütünlük arayışından kaynaklanmasıdır. Bir varoluş durumu olarak narsisizm 'dünya' ile ilişki kurma yetersizliği/bozukluğu yani kişinin kendi imajında hapsolmasıdır. R. Sennett'in de The Fall of Public Man adlı kitabında çok güzel bir şekilde vurguladığı gibi, sorunun en merkezinde narsisizmin modern öznenin temel varoluş biçimi haline gelmesi yatmaktadır. Yukarıda söz edilen marazi restorasyon eğilimleri bu modern hastalığın belirtileri olarak tanımlandığında ise şu soru belirir: Bu hapsoluştan 'dünya'ya açılıp geçmiş/Diğeri ile yaratıcı bir ilişki kurmak mümkün müdür?

Kendi-imgesinde (self-image) hapsolmaktan kurtulup nesnenin kendisini keşfetmek:

Özne/mimar kendine hapsolmaktan kurtulduğunda 'dünya'yı keşif için taze bir zemin belirir: 'dünya' kendini sadece olduğu gibi, kendi doğasında kalmasına izin verenlere açar. Bu 'kendi gibi olmasına izin verme' kavramı tamamen yeni bir restorasyon şeklini ortaya koyar: M. Heidegger'in "Building Dwelling Thinking" adlı makalesinde altını çizdiği gibi "korumak sadece bir nesneyi tehlikeden çıkarmak değildir. Korumak bir şeyi kendi varoluşunun içinde serbest bırakmaktır." Bu restorasyonun esas anlamını ön plana çıkarır: nesneyi keşfetmek, nesnenin kendini ortaya koymasına izin vermek. Burada özne ve Diğeri arasında ya da şu an ile geçmiş arasında bir güç kavgası veya bir sahiplenme değil Diğerinin benimsenmesi söz konusudur. Modern özne/mimar için de narsistik bütünlük isteği doğrultusundaki 'kayıp,' Diğerini anlamanın getirdiği kendini geliştirip zenginleştirme ile telafi edilir.

görünmeyeni korumak:

TEB'in ana mekânı 2001 yılındaki hali ile 1928'de çekilmiş fotoğraflarda görülen orijinal durumu arasındaki fark, Heidegger'in "..Poetically Man Dwells..."de ortaya koyduğu "aynı" ile "eşit" arasındaki farkı hatırlatır. "Aynı, farklı olanı bir esasında-bir-olma-halinde toplar. Buna karşın eşit, bu farkları sıradan bir homojenliğin kaba birliği içine dağıtır. Orijinal ile restore edilmiş ana mekân aslında eşit veya ikiz değil, fakat aynıdırlar. Aralarındaki görünür farklara rağmen, ikisini esasta bir araya getiren, görünmeyen bir bağ vardır.

Yapının orjinal planı, erken 20. yy bankacılık işleyiş ilkelerine uygun merkezi bir şemaydı: merkezde çalışma mekânlara, çeperde dolaşım. Fakat TEB yeni bölgesel genel müdürlük binası için değişik bir organizasyonda israrlıydı bu da çeperin kullanımını gerektiriyordu. Bu değişiklik tabiki çok önemli farklılıklar yaratacaktı. Yani restorasyon geçmişin izlerini yeniden yapılandırırken bünyeye uygun bazı değişikliler de yapmalıydı: hem sürekliliği, hem de değişiklikleri içermek durumundaydı. Burada 'şey'lerin içinde her zaman gerçekleştirilmeyi bekleyen gizli potansiyeller olduğunu vurgulamak gerekir. Görünen, imge nesnenin içsel potansiyelinin tümünü hiçbir zaman tamamen tüketmiş olamaz. Nesnenin gücü görünür niteliklerinden olduğu kadar gizli potansiyellerinden de kaynaklanmaktadır: görünmeyen kendisinden (its invisible self). Gerçek/var olan ve potansiyel/gizli kalmış arasındaki gerginlik restorasyondaki şans/tesadüf faktörüne işaret eder. Bu şans faktörünün fark edilmesi restorasyonu yaratıcı bir praxis haline sokar. Restorasyon da sonuç olarak gizli potansiyellerin bazılarını gün ışığına çıkartacaktır, hiçbir zaman hepsini değil. Gizli içsel potansiyelleri ortaya çıkaran restorasyon hem değişikliği hem de sürekliliği vurgular. Bu çerçeve, mahir bir restorasyon için, binanın içsel özellikleriyle ilgili vazgeçilemez bir arayış başlatır: temel ve tesadüfi özellikler arasındaki farkı ayırt etmek.

Yapının cephe ve ana mekânı, üslubunu ilk bakışta ortaya koyar. Bu, Neoklasizmin "soylu sadelik, sessiz ihtişam" ilkesinin görüntüsüdür. Böylece restorasyon da yapıda korunması gereken asıl özelliği farketmiş olur. Yapının alçak gönüllü boyutlarına rağmen sükûnet ve sadelik hissinin yarattığı ihtişam aurası. Ana mekânın yüzeylerini kaplayan mermer burayı bir zaman-dışılık duygusuyla bezer. Bu sert, sade ve dayanıklı yüzeyler kendilerine güvenle, modern tasarımın en seçkin, tavizsiz ve iddiasını hâlâ koruyan mobilyalarına ev sahipliği yapmaktadır. Yapıda içsel olmayan, eklenen/yapıştırılan/empoze edilen herşey soyulup atıldığı için ana mekânın tek dekorasyonu konstrüksüyon malzemelerinin -mermerin, derinin, ahşabın ve metalin- çıplak dokusudur. Ve bütün bu yüzeyler tepe-ışıklıktan süzülenen yumuşak doğal ışık ile yıkanırlar. Gün boyu değişen ışık, yapının ana mekânında değişik ruh halleri yaratır. Işık, mekânı her şeyin bir anlık sonsuzluk içinde buharlaştığı izlenimini veren bir vakar ile bezer. Bellekte sükûnet, ferahlık ve ışığın izi kalır.

Yapının ana mekânı, Baudelaire'in "modern hayatın ressamı" için söylediği gibi "geçmekte olan anı ve bu anın içerdiği tüm sonsuzluk önermelerini" içerir. Sürekliliğin içinde değişikliği içerir. Orijinali ve restore edilmişi bir arada tutan, aynı yapan ise görünmezin korunmuş olmasıdır: vakur atmosferin sunduğu sükûnet ve ferahlık hissi. Restorasyon orijinal imgenin altında yatan esası yakalayıp onu yeni bir görüntü ile yeniden sunmuştur: burada korunan görüntü değil onun sakladığı görünmez olandır.

 

 

 

Künye
Proje Yeri: İzmir
Proje Tipi: Ofis
Statik Projesi: NU Mühendislik
Mekanik Projesi: Setta Mühendislik
Elektrik Projesi: Anel Elektrik
Proje Başlangıç Yılı: 2000
Proje Bitiş Yılı: 2001
Arsa Alanı: 1.200 m2

Pin It
Mimarlık Ofisi
Mimar

Aydan Volkan

Selim Cengiç