Sunis Blue
Alpugan Mimarlık, projeyi anlatıyor:Antalya; kentinin farkındalık yaratmak amacıyla üretilen popülist kentsel politikalara ihtiyacı yoktur. Tanıklık ettiği ve adı ile anılan tarihsel kesit, kentin kimliği ve toplumsal bellekte yarattığı güçlü vurgu ile kenti ayrıcalıklı kılar. Kent, tarihin önemli bir parçasıdır; ya da, tarih, kentin üst kimlik okumalarında vazgeçilmez bir girdidir. Ancak, kent içinde yaşayan, bulunan veya kenti deneyimleyen her birey için Antalya tarihinden çok daha fazlasına sahiptir. Antalya, dinamik bir coğrafya da mavi ile yeşil’ in buluştuğu bir odaktır. Kent bütününde, birbirini takip eden farklı katmanları okuyabilmek mümkündür. Kent merkezinde yer alan ve sit alanı olarak tariflenen organik doku ilk katmandır. Geleneksel merkezin de yer aldığı bu katman, transit geçişler ile çakışan kent içi taşıt yaya sirkülasyonu ve ulaşım altyapısının yetersizliği nedeni ile sorun yaratır. Diğer katman; Cumhuriyet döneminden 2000’li yılların başına kadar oluşmuş katmandır. Proje alanını da kapsayan bu yapı stokunun kademeli ve etaplar halinde dönüşeceği, dönüşmesi gerektiği öngörülebilir. Son katman kentin çeperini tutar. Doğu batı aksında gelişen kent ekseninde turizm yapıları ve çalışanlar için gerekli yapılar ile gelişmiştir. Kuzeydeki gelişme konut alanları ve seralar olarak kendini belli eder. Yer yer aşırıya kaçan yol en kesitlerinden, yapıların oranlarına ve ada bazında doluluk boşluk oranlarına kadar ölçek olarak yerleşik alan örüntüsüne aykırıdır. Bu veriler ile tasarımı oluşturan özelliklerin tarihsel, doğal ve fiziksel parametreler ile yeniden tarif edilmesi üzerine yoğunlaşmaya çalıştık. Tasarımda, fonksiyonları, bağımsız bölümleri, bağımsız bölümlerin hem birbirleri ile olan ilişkileri hem de kentle ilişkileri, yeşil alan kullanımını ve en önemlisi tasarımın deniz ile kuracağı ilişkileri göz önüne alarak örgütlenmeye çalıştık.
Tasarım içerisindeki yatay ve dikey sirkülasyonları, yeşil alanlar ile birleştirici unsur olarak kullanmaya çalıştık. Türk Mimarlık tarihine baktığımızda, geçmişten günümüze ziyaret edip okunacak birbirinden değerli kentimiz ve koruma alanlarımız vardır. Antalya Kale içi, Bursa Cumalıkızık, Eskişehir Odunpazarı, Safranbolu, Ankara Samanpazarı,Trabzon Uzun sokak gibi kentler, eski Türk Mimarisini ve yaşamını günümüze kadar taşımayı başarmış yerlerdir. Bu kentlerden edindiğimiz bilgiler, bize Mimarlık eylemini doğru kurgulamamızı sağlarlar. Bu sayede mimari bakışımız oluşur. Bir cumbanın varlığı hem vista oluşturmak hem de içerden dışarıyı algılamak için yapıya nasıl hareket veriyor ve anlamlandırıyor ise; Hayat’ı, avluyu ve ağılı da öyle kurgulamak gerekir. Le Corbusier’nin Türkiye’den ve Türk evlerinden edindiği bilgiler, insanlık tarihini ve mimarlığı değiştiren, modern mimarlığın temellerini atan ilkeleri oluşturmuştur. Böyle bir nesnel varlığın yukarıda söz ettiğimiz gibi yadsınması veya imarlıklarımızı etkilememesi düşünülemez. Ayrıca, arsa bir mimari tasarım için en iyi çevresel verileri barındıran ve tasarıma bu konu da yardım eden bir noktadadır. Kuzey güney yönelimi güneşin kış ve yaz kullanımlarında en kolay yerleşimi vermektedir. Bu yerleşim aynı zamanda da manzara yönü olduğundan arsa konum açısından çok keyiflidir. Kent merkezine olan yakınlığı, hemen önünden denize girilebilmesi, yeni sahil düzenlemesi düşünüldüğünde burada yaşayacak olanları ve tasarımı bu kavramlardan koparmamayı ve bu durumu yeşil ile birleştirmeyi hedefledik.
Tasarımdaki ilk hedefimiz ve amaçlanan yaşam kurgusu, alt katlar da balkonlar ve bahçeler, üst katlarda ise çatı terasları üzerinden komşuluk ve sosyalleşme potansiyellerinin artırılması yönündedir. Bu sayede yaşayacak kişilerin örgütlenmelerine bir olanak sunduk. Tasarım sırasında üzerinde çalıştığımız ve bu örgütlenmeye yardım edecek konut tipolojisinin en belirleyici özelliği, Antalya kent yaşamı ile tatil anlayışını bir araya getirecek şekilde, özelleşmiş modüler içerikler tanımlamasıdır. Bu sebeple üretilecek tasarım için, modern ve çağdaş üslubuyla, klasik konut tipolojisinden ayrışan farklı konut tipleri önerilmiştir. Hem yaz kış kullanılacak bir konut grubu hem de yazlık olarak kullanılacak bir konut tipi. Bu sebep ile yapı da ki her konutun iç tasarımları da bizim için çok önemli kararlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu arsanın verdiği manzara, kullanım ve deniz ilişkileri keyfini her konutun ayrı ayrı yaşayabilmesi için tasarım içerisindeki her bağımsız bölümün deniz görmesi ve konutun içinde tutabilmesi fikri üzerinde durduk. Böylece, yapıyı bir arada, bölünmeden ve tek parça yapmaya karar verdik. U formu böyle bir durumu en iyi verebilecek şekil olarak kullandık. Ayrıca, bu form sayesinde her konutun denize ve yeşile ulaşmasını sağladık. Bu form arka yerleşimleri kapatacak bir form olduğundan arka alan da kat bahçeleri kullanarak beton görüntüden kurtarıp arka yerleşik yaşam içerisinde bulunan kişilere en azından farklı bir Vista yaratmaya çalıştık. Ön cephe de oluşan iç avlu da havuz ve yeşil alanı yerleştirerek ortak alanı avlu da kurduk. Bu alanın önüne kurguladığımız alışveriş sokağı ve ticari alanlar ile de kentli ile bağı güçlendirmeye çalıştık. Bu bağlamda ticari işlev koridoru, işletilebilir ticari birim sayısına da katkı sağlayacak şekilde, zemin ve alt zemin katlarda sürekliliği olan bir alışveriş sokağı olarak planlanmıştır. Çift katmanlı “Alışveriş Sokağı” hem içe dönük hem de yaya kullanımına ayrılmış hali ile “Çarşı” tipolojisine dönüşmüştür. Alışveriş sokağı boyunca yeşil alanın efektif kullanımı, yoğunluğu kabul edilebilir seviyelere çekmek için önemli katkı sağlar. Aynı zaman da buradaki ticari alanları kiralayacak veya satın alacak kişilerin kot farkı sayesinde asma kat ile havuz katını değerlendirmelerini ve bu alana da hizmet vermelerini kolaylaştırır. Yapıyı yükseltmeye başladığımızda, yükselen katlar, birbirinin önünü kesmeyecek şekilde, hâkim yöneliş esas alınarak teraslar şeklinde konumlanır bu sayede havuz alanına güneşi daha verimli bir şekilde almak ve fayda sağlamak mümkün olmaktadır. Bu teraslar üzerinde oluşturduğumuz yeşil alanlar ile çok katlı bir bina da yaşama izlerini, bahçeli bir evde yaşama ortamına çevirmeye çalıştık. Bu terasların yanı sıra, yapının orta kısmında bulunan bölümü de aşağı çekerek sağ ve sol taraf arasını açarak rüzgârın hem yapının arkasına geçmesini, hem yapının arka cephesini düzenlemeyi hem de teraslı evleri arttırmayı amaçladık. Bu sayede yapının o heybetli kütlesini de kırmayı başardık. Üretilen projede ana hedef; katılımcı bir model ile ekonomik, ekolojik ve sosyal bileşenleri eş zamanlı ve dengeli biçimde öncel hale getiren, kentin dinamiklerine aykırı düşmeden hızlı ve kolay uygulanabilir bir proje üretmektir. Projeye konu alan, ekonomik ve fiziksel değerlerine rağmen, yapı içerisindeki komşuluk grubu ölçeğinde iyi örgütlenmiş planlı bir mekân karakteristiğine sahip olması, tasarımın temel kabullerindendir.
Tasarımlanan “açık yeşil sistem” bize bu durumu güçlendiren alt yapıyı da oluşturmamızı sağlamıştır. Bu sistemin bir parçası olarak gördüğümüz ve kamuya terk ettiğimiz deniz tarafındaki yeşil alan, kullanım değeri açısından öncelikli bir yerdedir. Tasarımı kıyısı ile buluşturabilmek için özel bir proje konusu olarak ele alınmalı ve ayrıca tasarlanmalıdır. Yapıyı çevreleyen, avludaki havuzu ve yapının iç çeperini saran yeşil koridor, bir diğer bileşen olarak “açık yeşil sistem”in sürekliliğini sağlar. Bu sistem aktif rekreasyon olanaklarının yanı sıra ticari alanı da kapsayarak tasarımın içine akar. Bu yeşil kuşaklar, tasarım içindeki negatif boşlukların sürekliliği ile yeşil sistem ağını tanımlar. İlkesel olarak proje bütününde yaya dostu bir tasarım felsefesi benimsedik. Alandaki araç trafiği ve sirkülasyonu, otopark giriş çıkış noktaları ve geçici park alanları çepere itilmiş, alanı dışarıdan besleyen bir taşıt ulaşım şeması benimsenmiştir. Yapı aksları özel kabuller üzerinden tasarlanmış, daire tipleri, ticari birimler, sirkülasyon birimleri ve cephe sistemi de bu aks sistemi üzerinden tanımlanmıştır. Yeşil alanlarda kullanılan sulama suyunun en verimli şekilde kullanılması bağlamında etkin bir drenaj ağı ve vejetasyon tabakası öngörülmüştür. Toprak katmanının üst 15-20 cm’lik kısmı için hazırlanacak geçirgen ve hafif yapılı bir karışım ile toprak yüzeyinde kalan suyun buharlaşması engellenmiş olacak, aynı zamanda çim alan / yer örtücü bitkilerin sağlıklı olarak köklenmesi sağlanacaktır. Bu katmanın altındaki çakıl kesiti, aşağı inen suyun drenaj hatlarına kolaylıkla iletilmesine imkan verecektir. Çakıl katmanının altındaki organik maddece zengin toprak karışımı, özellikle bitki köklerine denk gelen alanlarda, suyu ve topağın nemini muhafaza edecek elemanlarla desteklenecektir. Alanın sulanması, merkezi bir kontrolle otomatik olarak yapılacaktır. Çatılardan ve bahçelerden toplanan yağmur ve sulama suları drene edilerek, tekrar kullanılmak üzere yağmur suyu deposuna aktarılacaktır. Alanın tamamı gece direkt ve endirekt elemanlarla aydınlatılacak ve aydınlatma kurgusu zonlama esasına göre yapılacaktır. Havuz içlerinde, oturma elemanlarının altlarında lineer aydınlatma ile görsel bütünlük sağlanacaktır. Bütün bu fikirler ile geleceği düşünen, esnek ve sürdürülebilir bir yapı tasarımı sağlanmıştır. Yapı içerisinde teknik veriler ve yeni nesil yenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ayrıca bir görüş olarak tasarım da değerlendirilmiş ve gelecekte oluşacak teknolojik gelişmelere ayak uyduracak koşullar tasarım kriteri olarak değerlendirilmiştir.